Gerçekten de öyle. Her konuda çok rahat konuşabildiğimiz en yakınımızdaki insanlar bile, konu buraya gelince dikenlerini çıkarıyor ve konuşulamaz hale geliyor. 

Peki neden? Mülteciler gerçekten de hakiki bir sorun olarak insanların gündelik hayatını mı belirliyor, yoksa bu mesele seçilmiş bir canavar mı?

Seçilmiş canavar güzel bir tabir. Mesela dün konuştuğumuz bir arkadaşım, bir ahbabıyla sohbetini aktardı. Ahbabı “her yerde bunlar var” diye söylenince, arkadaşım da “seni neden rahatsız ediyorlar?” diye sormuş. O da durup, “konuşmalarını anlamıyorum, başka bir dilde konuşuyorlar” demiş. Bu bile çok şey söylüyor bize. Bir dizi tehdit algısı var sonuçta. Bunların bir kısmını iktidar mahfilleri utanmadan ikrar da ediyor. Göçmenler ucuz işgücü olarak kullanılıyorlar ve ancak ucuz işgücü olarak kendilerine yaşam hakkı tanınan geniş kitlelerin gözünde tehlikeli rakipler konumundalar. Böyle bir sömürü sistemi var. Göçmenler en alttakilerin de altında ve tam da bu özellikleri nedeniyle de en alttakiler tarafından tehdit olarak görülüyorlar. Bu zenofobiyi, yabancı düşmanlığını da besliyor. Nefretinin sebebi sorulduğunda “bilmediğimiz bir dilden konuşmaları” diyebiliyor işte insanlar. Bu dünyada bilmediğimiz dilden konuşan başka insanların olduğunu bilmiyor muyduk şimdiye kadar? Herkes sadece kendi dilinin konuşulduğu yerlerde, hep kendi gibi olanlarla mı yaşamalı?  Bu da az evvel konuştuğumuz, geniş anlamıyla, yapısal diyeceğimiz muhafazakârlıkla ilgili bir mesele. Bilmediğin bir dilde konuşulması seni neden rahatsız ediyor diye sorabilmekten, oradaki endişeyi deşebilmekten başlamak lazım belki.

O halde AKP gittiğinde bile bu mesele milliyetçi dalganın taşıyıcı unsuru olmaya devam edebilecek mi?

“Gün göremeyeceğiz” diyecek değilim ama bu sorunun geleceğe ilişkin kaygıyı derinleştirdiği kesin. Geçenlerde bir arkadaşım, muhalefetin bazı unsurlarının göçmenler konusunda benimsediği dışlayıcı, aşağılayıcı, horlayıcı söylemin, AKP’den yüz çevirmiş alt sınıf dindar kitleler arasında bu tavrın dönüp dolaşıp kendilerini de hedef alacağı korkusuna yol açabileceğini, bu nedenle tekrar AKP’ye yapışma ihtiyacı duyabileceklerini söylüyordu…




Peki AKPnin göç, göçmen politikası bize ne anlatıyor?

Bir kere göçmenleri içeride bir emtia gibi tamamen araçsallaştıran, ucuzun da ucuzu işgücü olarak gören, dışarıda, uluslararası siyasette, diplomaside şantaj unsuru olarak kullanan, göçmenleri de statüsüz, eğreti vaziyette tutan bir iktidar pratiği söz konusu. AKP ayrıca mülteci düşmanlığını kendisi de kulanabilir. Gösterisel bir kısmi gönderme hamlesini yapabilir. Dedik ya, Osmanlı’da oyun çoktur.

Bu oyunlara karşı ne yapılabilir?

Gücümüzün yettiğini, elimizden geleni yapmaktan, iyiye çalışmaktan başka bir yol yok.




Kaynak: +Gerçek  




* * *


Yalçın Ergündoğan
 X: @Y_Ergundogan    Threads:  @Yergundogan
Mastodon:  @Yergundogan    E-Posta: yalcin.ergundogan@gmail.com


_________________________________