Ergenekon: Savcısıyla avukatını birleştiren dava…
Yalçın Ergündoğan
--------------------------
Sıcaktan kavrulan, giderek daha da
derinleşen ekonomik krizle boğuşan, dayatılan “tek adam rejimi” ile bunalan
Türkiye, İstanbul’dan aldığı “moral”le “her şeyin çok güzel olması”nı
bekliyor. Bu bekleyiş sürerken Türkiye, Temmuz ayına sonucu epeydir bilinen ve
beklenen bir mahkeme kararı ile girdi.
Her ne kadar gidişattan sonucu çoktan
belli olmuş olsa da İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinde
yeniden görülen Ergenekon davasının,
10. duruşması ardından açıklanan karar; ana muhalefetle iktidarı bu “milli mutabakat”ta hizaladı.
Daha önce verilen beraat, görevsizlik ve
düşme kararları sonrasında 235 sanık yönünden devam eden "Ergenekon"
davasında tüm sanıklar "silahlı örgüt kurmak, yönetmek, üyelik, yardım ve
yataklık" suçlarından beraat etti. Danıştay saldırısının faili Alpaslan Arslan'a
ağırlaştırılmış müebbet cezası verildi. Sanıklar Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu ve İsmail Sağır da müebbet hapisle
cezalandırıldı.
DAVANIN
SAVCISIYIM DİYEN ERDOĞAN’LA, AVUKATIYIM DİYEN CHP UZLAŞTI
2 Temmuz’daki Meclis grubundaki konuşmasında, sonuçlanan “Ergenekon davası”na değinen” ana muhalefet”in başı CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; "2007'de bir evin çatısında bulunan el
bombalarıyla Ergenekon, Balyoz olayları başladı. Ne oluyordu da Türkiye'de, bir
evde bulunan el bombalarıyla Türk ordusuna operasyon yapılıyordu? Tam 12 yıllık
üretilen yalan çöktü" dedi.
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip
Erdoğan'ın zırhlı aracını savcıya verdiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu; “ O
günlerde 'Ben bu davaların savcısıyım' diyen kişi bugün en tepede
oturuyor. Şimdi soruyorum o kişiye, o davaların savcısı olmaktan hicap mı
duyuyorsun, gurur mu duyuyorsun?" ifadelerini kullandı.
Türkiye’ye dayatılan yeni rejim; AKP’yi devlet partisi haline dönüştürdükten sonra, bir dönem karşı karşıya imiş gibi
duran ‘devletlü Ana muhalefet’le,
yeni iktidar koalisyonunu kolayca uzlaştırdı.
* * *
Hatırlarsanız, kod adı “Ergenekon”
olan derin yapılanmalara dönük başlatılan operasyonlarda askerlere yönelik
yoğun gözaltıların yaşandığı 2008’de konuşan dönemin CHP genel Başkanı Deniz Baykal, “Sanki bu davanın savcısı Başbakan. Eğer bu
davanın savcısı Başbakan’sa avukatı ana
muhalefet partisi Genel Başkanı Deniz Baykal olacak” demiş, Tayyip Erdoğan, bu sözlere “Savcı millet adına vardır. İddia makamı
millet adına oradadır ve biz de milletin hakkını aramanın gayreti
içerisindeyiz. Eğer bu anlamda savcılıksa, evet
savcıyım” diye yanıt vermişti…
Aradan geçen yıllarda yaşanan
gelişmeler, kendisinin iktidarda kalmasını engellemeye dönük o günün “derin
yapılarıyla” mücadeleye soyunan iktidar partisi ve onun liderini bu yapılarla
uzlaştırdı.
İktidara oturduğunda yeterince
donanımlı kadrosu bulunmayan AKP ve Erdoğan başından beri, koalisyonları
kötüleyerek ülkeyi aslında “koalisyonla” yönetmeye çalışıyordu.
Gülen cemaati kadrolarını devlet kurumlarına
yerleştiren Erdoğan; malûm gelişmeler
sonrası cemaatle sürdürdüğü koalisyonun bozulmasının ardından o gün
“savcısıyım” dediği davanın kilit sanıklarını, “orduya kumpas” ifadesi ile simgelenen manevra ile akladı. Aynı
manevra sırasında “Kürt Barışı”na
giden süreci hazırlamak için kurulan masayı da birçırpıda deviriverdi.
“Denize
düşenin yılana sarılacağı” deyişindeki gibi bir hamle ile zorunlu olarak
“yeni koalisyonun sözcülüğü” göreviyle, küçük ortaklıkla iktidarda kalmayı
sürdürdü.
El çabukluğu ile gerçek faillerin
üzerinin örtülmesi ve devlet adına işlenen suçların perdelenmesi için pekçok
masûm kişinin de mahkeme sürecinde içine doldurulduğu çuval, davaya kamuoyu
desteğini de azaltarak, sonunda sönümlendirilip kapatıldı…
Tabii, “Ergenekon” kod adlı ve şimdiki iktidar koalisyonunun büyük ortağı olan yapı kriminalize olmuş küçük ortağına Selahattin Demirtaş’lardan, Ahmet Altan’lardan intikamlarını aldırtmayı da ihmal etmiyor.
Ergenekon Davası; savcısıyla,
avukatını bir ”mutlu son”da birleştirmeyi
başaran bir dava olarak da tarihte yerini alıyor…
* * *
BU DA TARİHE
BIRAKILAN BİR BELGE OLSUN!
Aralarında benim de bulunduğum akademisyen, hukukçu, hak savunucuları, sanatçı
ve gazetecilerin bulunduğu 300 kişi, Ergenekon davasının karartılmaması,
tersine derinleştirilmesi isteğiyle
Ağustos 2008’de bir bildiri yayımlamıştı.
"Ergenekon iddianamesi ahtapotun kollarından birini yakalamıştır. Ancak,
diğer kollara ve gövdeye ulaşmakta kendini sınırlamış kaygısı uyandırmaktadır"
diyen aydınlar bu davayla Susurluk ve Şemdinli'de kaçırılan fırsatı yakalama
olanağı doğabileceğini söylüyor. [Bianet.org, 13 Ağustos 2008]
Kazananın yurttaşlar, ‘demokrasimiz
ve geleceğimiz’ olacağını ifade eden aydınlar, demokratik, özgür, hukukun
üstünlüğü ve insan haklarına dayalı bir ülkede yaşamak isteyen herkesi davanın
takipçisi olmaya çağırdı.
Bildirinin tam metni şöyle:
“Yıllardır
gözlerimizin önünde cereyan eden faili meçhul cinayetlerin, siyasi
suikastlerin, devletin içine yuvalanmış çetelerin, halkı birbirine düşürmeyi
amaçlayan hain provokasyonların, açık ya da örtülü darbelerin ülkemiz üzerine
yaydığı karanlığın bir ucundan da olsa delinmesi olanağı Ergenekon davası ile
Türkiye demokrasi güçlerinin önüne çıkmış bulunuyor.
Eleştirilebilecek
yanlarına, eksikliklerine ve bazı tartışmalı kurgulamalarına rağmen Ergenekon
İddianamesi özünde çok önemli suç iddiaları ve belgeleri içermektedir. Bu
suçlar bütün derin bağlantılarıyla ortaya çıkarılabildiği takdirde, temiz
toplum olma yolunda Susurluk’ta, Şemdinli’de elimizden kaçırdığımız
fırsatı yakalama olanağı doğabilir. Yıllardır apaçık bildiğimiz olayların ve bu
olayların ardındaki mihrakların aydınlatılarak adalet önünde hesap
vermelerinden kazançlı çıkacak olan ne günün siyasi iktidarı, ne de şu veya bu
siyasal çevredir. Kazanan biz yurttaşlar, demokrasimiz ve geleceğimiz
olacaktır.
Ergenekon İddianamesi ahtapotun kollarından birini
yakalamıştır. Ancak, diğer kollara ve gövdeye ulaşmakta kendini sınırlamış
kaygısı uyandırmaktadır. Bu kaygı giderilmelidir. Örneğin askeri yargı,
savcılığın gönderdiği belge ve bilgileri dikkate alarak yargılama sürecini
işlettiği ve gereğini yerine getirdiği takdirde, Türkiye’yi kuşatan ve giderek
derinleşen karanlığın aydınlanmasında önemli bir adım daha atılmış olacaktır.
Ergenekon davasının, her türlü uzlaşmanın ötesinde toplumsal ve siyasal
ufkumuzun aydınlanması davası haline gelebilmesi için siyasi irade şimdi her
zamankinden daha gereklidir. Asker-sivil bütün kurum ve kuruluşlar da davanın karartılmaması
ve mutlaka derinleştirilmesi için aynı kararlılığı göstermelidir.
Bu davanın
hayati önemine inanan bizler, hukuki / adli sürecin kamu vicdanını her yönden
rahatlatacak şekilde, yargı bağımsızlığı çerçevesinde, adil ve titiz yargılama
ilkelerine sonuna kadar uyularak sürdürülmesini diliyoruz. Türkiye demokrasi
güçlerinin, karşılarında bir siyasal
kanadın değil devlet içine yuvalanmış çetelerin ve darbeci zihniyetin
bulunduğunun bilinciyle Ergenekon davasının derinleşmesi ve öze varması için ortak
mücadele vermeleri gereğine inanıyoruz. Demokratik, özgür, hukukun üstünlüğü ve
insan haklarına dayalı bir ülkede yaşamak isteyen tüm yurttaşları, aklının ve
vicdanının sesini dinleyerek davanın takipçisi olmaya çağırıyoruz…” 300 Aydın:
"Ergenekon derinleştirilsin, kazanan yurttaşlar olacak..." ( 13 Ağustos 2008 / 300 Aydın: "Ergenekon derinleştirilsin, kazanan yurttaşlar olacak..."
Yalçın Ergündoğan
İLGİLİ 7 MAKALE...