14 Aralık 2019 Cumartesi

Toplumca yalana dayalı senaryoyu ne zaman elimizin tersiyle itip, inkârdan vaz geçeceğiz?!..




Tabu haline getirilen, gizlenen gerçeğin farkına vardığımdan bu yana, her 24 Nisan geldiğinde bir burukluk çöker içime. Nasıl ve neden geç kaldığımı da sorgularım hep, bu vesile ile. 





Bu yıl da, İHD'nin, Ermeni soykırımının başlangıcı sayılan Ermeni aydınlarının bir gecede evlerinden toplanıp deniz yoluyla Haydarpaşa'ya getirilerek trenlerle bilinmeyene sevk edildiği güzergahı izleyen düzenlediği anma programına katılmak üzere, Kabataş iskelesine geldim. 


Bizi bekleyen tekneye bindim...



Yollarda bin bir türlü hakaret ve zulme maruz bırakılarak katledilen Ermeni aydınlarının resimleri ellerde taşınmak üzere, katılımcılara dağıtılıyordu. 
Bana Krikor Torosyan'ın resmini  taşımak düştü. Duygulandım...





Ulus devlet yaratma zorbalığı ile "Tek ulus,tek ırk, tek dil, tek din, tek millet" anlayışını dayatarak Anadolu'daki yurtlarından, binlerce yıldır yaşadıkları ana vatanlarından sürülerek, katledilen Ermenilere yönelik 1915 yılında gerçekleştirilen  soykırımın 101. yılında, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili  Garo Paylan, 24 Nisan 1915'te tutuklanıp öldürülen Ermeni mebusların fotoğraflarını TBMM sıralarına koyarak mecliste andı ve akıbetlerini sordu. 

Sivas Mebusları Garabet Paşayan ve Nazaret Dağavaryan, İstanbul Mebusu Krikor Zohrab'ın da aralarında olduğu fotoğraflar HDP sıralarına yerleştirildi. Böylelikle, soykırımın mirası üzerine kurulan TC. devleti inkârı sürdürürken, soykırımın 101. yılında soykırım gerçeği TBMM'de yüze vuruldu!.. 

Bu yüze vurma, hem siyasetçilere, hem de çeşitli illüzyonlarla ve uyduruk tarih yazımı ile kandırılmaya çalışılan halka, yeni kuşak genç bireylere idi sanki... 
İz bırakmasını dilerim.



Aslında, 101. yılında Ermeni Soykırımı anma eylemlerinin Türkiye ayağındaki ilk etkinliği, 578. haftasında oturma eylemlerini sürdürerek kayıplarının akıbetini sormaya devam eden Cumartesi Anneleri/İnsanları' yapmıştı. 


Cumartesi Anneleri/İnsanları, kaybedilen yakınlarının fotoğraflarının yanı sıra, bu hafta 24 Nisan 1915 soykırımın başlangıç sinyali olarak hayattan koparılan Ermeni aydınların fotoğraflarını da taşıdılar.


 Anma programı boyunca, "Ermeni soykırımını tanı, af dile, tazmin et! " yazılı pankartın Türkçesi, İngilizcesi ve Ermenicesi ayrı ayrı taşındı... 

Anma programına göre, Haydarpaşa Garı'na doğru başlayan gemi yolculuğumuzda, sesinin olanca etkileyiciliğiyle  sanatçı Leman Stehn Ermeni ilahileri ve Gomidas türküleri söyledi bizlere, yol boyunca...



 İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon tarafından  düzenlenen anma programına, aralarında EGAM (Avrupa Irkçılık Karşıtları Hareketi), Ermeni Hayırseverler Genel Birliği (AGBU) , Fransız Senatosu’nun sosyalist üyesi Philippe Kalntenbach ve İngiltere İşçi Partisi milletvekili Avrupa Parlamentosu üyesi Julie Ward'ın da bulunduğu bir heyet de katıldı...



Kabataş iskelesinden anmaya katılmak üzere, bizler gibi gemiye binenlerin dışında, çok sayıda duyarlı Türkiyeli hak savunucusu yurttaş da bizleri Haydarpaşa Tren Garı önünde bekler bulduk... 

Haydarpaşa garı göründüğünde gemidekilerde, özellikle de diaspora temsilcilerindeki buruk heyecanın arttığı gözlerden okunabiliyordu.


Kim bilir kimler vardı Sarayburnu'ndan Haydarpaşa'ya doğru giden o teknelerin içinde. 

Tekneler hızla yol alırken, evlerinden apar topar toplanan Ermeni aydınları, başlarına geleceği sezebilmişler miydi?. Sorular, sorular... 

"101 yıl önce bugün, 24 Nisan 1915’te başlayan tutuklamalarda Ermeni toplumunun her kesiminden kişiler, ama özellikle düşünce önderleri, şairler, yazarlar, gazeteciler İstanbul Sarayburnu’ndan gemiyle işte buraya,Haydarpaşa’ya getirildiler. Anadolu’nun içlerine, aslında ölüme götürüldüler. Çok az kişi kurtulabildi. Çoğu katledildi. Soykırım süreci simgesel olarak bu tutuklamalarla başladı..."


İşte şu anda, Haydarpaşa Garı önündeyiz. Bizlerin gemiyle gelişini bekleyenlerle kucaklaşıp yaşamlarını yitiren tüm soykırım kayıpları için saygı duruşunda bulunuyoruz...


"1915 soykırımı, aynı zamanda “SEYFO” demekti. Süryani halkının kitlesel kırımı ve sürgünüydü. Ve aynı zamanda Küçük Asya ve Pontos Rumlarının soyunun kırılması demekti..." 



Haydarpaşa Garı önünde, İnsan hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon'un açıklaması Av. Eren Keskin tarafından  okundu. Daha sonra metnin Ermenicesi de okundu.



"...Soykırımın inkârı, soykırımın sürekli kılınmasıdır. Çünkü inkâr, kurumsallaşır, daha da ötesi toplumsallaşır, fail nesiller tarafından içselleştirilir. İnkâr, kurbanların kimliğine karşı nefretin sürekli üretilmesidir. 
Cezalandırılmayan insanlığa karşı suç, Türkiye’de darbelerle, Kürt isyanlarının kanla bastırılmasıylaDersim soykırımıyla, 90’larda köyleri ateşe vermeler ve boşaltmalarla, milyonlarca kişinin kendi yurdunda mülteci haline getirilmesiyle işlenmeye devam etti. Çünkü, 1915 soykırımı ve onun inkârı, devletin istediği zaman hukuk dışına çıkabileceği ve suç işleyebileceği önkabulü köklü bir şekilde sisteme ve zihinlere yerleştirildi, benimsetildi ve normalleştirildi. 
Bu nedenledir ki darbeler, işkenceler, zorla kaybetmeler, faili meçhuller, suç değil, devletin mecbur kaldığında yapması gereken şeyler olarak görüldü. Sorumlular cezasızlık zırhıyla korundu..."



Ellerimizdeki karanfilleri, anma etkinliğinin sonunda hep birlikte denize bıraktık. Dalgaların onları götüreceği yere doğru arkalarından hüzünle baktık...



"Soykırım ve onun inkârından bu yana Türkiye’de kan, gözyaşı, ağıtlar dinmedi. Çünkü suç cezalanmadı, yeni suçlarla devam etti ve suçlular cezasız kaldı. Çünkü adalet yerini bulmadı. 
Soykırımın mezarsız ölüleri azap çekmeye devam ediyor. 

Her zaman söyledik, yine söylüyoruz:

» Soykırım tanınmadıkça, 

» Dünyanın dört bir yanına dağılmış Ermenilerden,

» Süryanilerden, Rumlardan af dilenmedikçe, 

» El konulan nakit ve taşınmaz mallar tazmin edilmedikçe, 

» Kürtlere karşı yürütülen savaştan vaz geçilmedikçe, Kürtlere kendi kaderlerini tayin hakkı verilmedikçe, 

» Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygılı bir düzen tesis edilmedikçe,

Adalet yerini bulmayacak, soykırımın laneti bu ülkenin üzerinden kalkmayacak, Türkiye gün yüzü görmeyecektir. Bu bir öngörü değil, gerçeğin ta kendisidir!.." 




Haydarpaşa Garı önündeki  programının ardından, katılımcılar  24 Nisan 2011’de, zorunlu askerliğini yaptığı sırada öldürülen Sevag Balıkçı'nın, mezarı başındaki anmaya da katıldı.



Günün sonunda ise; İstanbul, Beyoğlu Tünel Meydanı'nda sessiz bir oturma eylemi gerçekleşti...





                                       
» Yalçın Ergündoğan, İstanbul, 24 Nisan 2016]





* * *

Yalçın Ergündoğan
 X: @Y_Ergundogan    Threads:  @Yergundogan
Mastodon:  @Yergundogan    E-Posta: yalcin.ergundogan@gmail.com


_________________________________







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İZMİR'de ilk gösterim: Doğum gününde "Ahmed Arif'in Hasreti" belgeseli...

  İZMİR'de ilk gösterim: Doğum gününde "Ahmed Arif'in Hasreti" belgeseli... ✓ 21 Nisan Pazar günü yine Kültürpark'ın ...