Geçen hafta
yayınlanan “İktidar koalisyonu çatırdıyor mu?” başlıklı makalemde , “koalisyonun
büyük ortağı olarak 'derin yapı' varlığını sürdürdükçe, “AKP/Saray” olarak kodlanan bugünkü küçük
ortak her an değişebilir. Peki, ama bu otoriter yapı değişir mi?” sorusuna
yanıt aramıştım.
Tabii bu
vesile ile CHP’nin TBMM Grup Başkan Vekili Özgür Özel’in
gündem olan röportajındaki mesajını da sizlerle beraber yüksek sesli
düşünerek sorgulamaya çalışmıştım.
Özgür Özel’in, “ne
siyasetin belirleyicisinin Devlet Bahçeli olduğuna inanıyorum ne de Bahçeli’nin
Recep Tayyip Erdoğan’ın veya Erdoğan’ın Bahçeli’nin güdümüne girdiğine
inanıyorum. Bir başka mekanizma, bir başka dinamik var, hepsini
birden yönetiyor” şeklinde
özetleyebileceğimiz açıklamalarında unuttuğu “küçük” bir ayrıntıyı da kendisine
hatırlatmadan edememiştim: “Mensubu olduğun partiyi dışarıda bırakma, CHP de
‘bir başka mekanizma dediğin’ yapının önemli ve en köklü aktörleri arasında…”
Özellikle bazı ‘ulusalcı/Kemalist’
çevrelerin pompaladığı ve yaygınlık
dagöstermeye başlayan; “AKP gider, sorunlar çözülür” ya da “AKP giderse demokrasi
geri gelir” söylemi üzerinde, -hele ki önümüz seçim olduğu için- biraz
daha durmakta fayda var.
KUSURSUZ BİR ‘MİLLÎ MUTABAKAT’ CİNAYETİ
Katledilişinin 12. Yıldönümünde (19
OCAK 2007) bir kez daha cinayetin ve yargılama sürecinin kronolojisi gözler
önüne serilen Hrant Dink cinayeti de
ısrarla vurguladığımız “yapı”ya dair zengin veriler içeriyor.
Gökçer Tahincioğlu T24’de yayınladığı Dink
cinayeti dosyasının kronolojisinde; şu bilgilerle kronolojiyi tamamlıyor:
“…Dink ailesinin
avukatlarından Fethiye Çetin’in
“Utanç duyuyorum” kitabında, bu süreçte yapılanlar ve yapılmayanlar çok net
biçimde anlatılıyor. Telefon kayıtlarına yer verilen kitapta, Yüzbaşı Nejat
Mete adlı subayın, Vatansever Kuvvetler Güç Birliği temsilcisine, Dink
öldürüldükten bir gün sonra, 20 Ocak 2007'de telefonda “Bizim arkadaşların işi mi dün
zıbartılan adam” diye sorduğu, “Bizim
arkadaşlar” cevabını alınca “Elleri dert görmesin” dediği belirtiliyor.
“Hrant Dink bizim savaştığımız adam” diyen “akademisyen” Ümit Sayın'a "Bu
arada Hrant'ı beraat ettirecekler herhalde" diyen Özel Kuvvetler
Komutanlığı mensubu Binbaşı Ogan Türkmen'in sözlerine de kitapta yer veriliyor.
Agos gazetesi yöneticilerinin yargılandığı mahkemenin hakimi Hakkı
Yalçınkaya’nın, Dink’i hedef gösteren isimlerden avukat Kemal Kerinçsiz’e
telefonda, “Bir isteğin, bir emrin var mı
abi?”, “Vatan hainlerinin bir engeli varsa, o da bizim Kemal abidir” dediği
aktarılıyor. Bu nedenle hakkında HSYK’nın soruşturma bile açmadığı vurgulanıyor…”
Dink cinayeti, devlette yuvalanan “derin ittihatçı yapı”nın
işleyişi ve aparatları hakkında son dönemin en zengin ve somut verilerini açığa
çıkartıyor.
Şimdilerde “devletin bekâsı” ifadesi ile kodlanan “kırmızı çizgiler” döneme ve
dünya konjonktürüne göre sürekli değişiklik ve güncellemeler içeriyor.
“Devlet görüşü” diye ifade edilen çerçeve;
uzunca bir dönem “komünistleri”, bir dönem “şeriatçı” diye adlandırılan
oluşumları, son olarak da “kürt hareketi/bölücülük” olarak tarif edilen bu
büyük çuvala kim sokulabilirse onları hedefe oturtuyor.
“MİLLİ GALEYAN, NE YAPALIM”
ABD patentli “darbeler çağı”nda, 1960
yılında Adnan Menderes Hükümeti düşürüldükten sonra; Demokrat Parti (DP)’nin
devamcısı mahiyetinde kurulan Adalet Partisi
(AP)’nin bile dönemin “derin” yapılanmasının hedefine oturtulması
çoğumuza şaşırtıcı gelebilir.
Doğrulamak ve hatırlayanların ise
hafızasını tazelemek için; Demirel’in yakın çalışma arkadaşı, eski Vali ve
Bakanlardan “İhsan Sabri Çağlayangil’in
Anıları” kitabında yer alan bir belgeye uzanalım.
Belge, uzun
yıllar Türkiye’de Başbakanlık yapmış, son olarak da TC’nin 9. Cumhurbaşkanı
olmuş Süleyman Demirel’in Adalet
Partisi’ne Genel Başkan seçildiği günkü konuşması.
AP’nin kurucu Genel Başkanı Ragıp Gümüşpala’nın ölümü sonrası, yapılan kongrede Süleyman
Demirel ile birlikte Saadettin Bilgiç ve Tekin Arıburnu AP Genel Başkanlığı’na
adaydır. (Demirel’in masonluğu üzerine
yapılan tartışmalar tabii konumuz dışı.)
“Kongremiz, Türk milletinin şikayet hakkının işaretidir. Türk milletinin hakları, hiç kimse tarafından gasp edilemeyecektir” şeklinde başlayan genç Demirel’in konuşma metninde şu ifade ve yakınmalar ilginç:
“Adalet
Partisi kurulduğundan beri ne ithamlara ve iftiralara maruz kaldı. ‘Gerici’
denildi, “inkılaplara karşı” denildi, “Atatürk ilkelerine karşı” denildi.
Bunları söyleyenlerin, Türk halkının büyük çoğunluğuna karşı reva gördükleri
saygısızlık ve güvensizliği hayret ve
teessüfle belirteceğim.
Bununla da kalınmadı. Parti
binaları tahrip edildi. Evrakı yakıldı.
Gazete idarehaneleri taşlandı.
Hülasa; ‘kanun devleti’
ülkesinde ‘aşiret devleti’
muameleleri tatbik edildi. Bunların hepsine de resmi ağızlar “milli galeyan, ne yapalım” dediler…” (Çağlayangil Anılar, Tanju
Cılızoğlu, Bilgi Yayınevi, 4. Baskı, Sayfa: 122)
Parti binaları yakılıp yıkılan, 10 bin
civarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) üye, yönetici ya da
milletvekilinin yerel seçimler öncesi
tutuklu olduğu günümüzden bakmaya çalışalım.
28 Kasım 1964 tarihinde toplanan Adalet Partisi (AP) Genel Kurulu’nda Süleyman Demirel’i Genel Başkan yapan
konuşmasında aktardıkları, 55 yıl öncesinin söylemi ve “devletin” o günkü
yapılanmasıyla da, düşmanlaştırdığı
hedefe yönelik refleksinin hiç değişmediğine işaret ediyor…
Otoriter
yönetimlerden kurtulmanın ve meşru, şeffaf, bir demokrasiye erişmenin yolu da,
galiba bu yapıları tasfiye edemeden mümkün görünmüyor.
Eski
bilgilerle yeni dünyayı açıklamanın mümkün olmadığı gibi; kutuplaşmaları
körükleyen kolaycı, eski zihniyetleri sürdürerek de “milli mutabakatla cinayet” işlemeyi sürdüren bu yapıları tasfiye
edecek dinamik ortaya çıkamıyor!
[ Bu makale ilk olarak 2 Ocak 2019 tarihinde ARTI GERÇEK internet gazetesinde yayınlanmıştır:
- - Devletin tutumu...
- - Nasıl bir ‘komedi’ bu?
- - Elbette ‘özür diliyorum
- - Gerçekler acıtır, yüzleşme rahatlatır...
- - Toplumca yalana dayalı senaryoyu ne zaman elimizin tersiyle itip, inkârdan vaz geçeceğiz?!..
- - Toplum olmamızı engelleyen ‘inkârcılık’ olmasın sakın?..
- - Soykırım ve soykırımı inkâr üzerine…
- - ‘Milli mutabakat’la işlenen cinayet!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder